7 Şubat 2010 Pazar

Attila’nın torunları: Sekeller

Türk dili ve genel kültürümüze kaynaklar temin etme yolunda, bitmez-tükenmez bir enerjiyle çalışan değerli bilim adam İsmail Doğan’ın en son araştırması olan “Atilla’nın Torunları Sekeller” adlı kitabı 2005 yılında okuyucuyla buluşmuştur. Kendisine karşı yapılan her türlü olumsuz eleştiriye kulak tıkayıp, sonsuz bir azimle dünyanın pekçok yanını dolaşarak, Türk kültürüne ait ne varsa derlemeye gayret eden, İsmail Doğan kardeşimizin fedakârlıkları karşısında takdirden başka bir şey söylememiz mümkün değildir.
Biz İ.Doğan Bey’in 2000 senesinde neşredilen kıymetli çalışması “Kafkasya’da Göktürk (Runik) İşaretli Yazıtlar” isimli eserinin de tanıtımını evvelce yapmıştık1. Araştırmacı artık bu kitabında “Göktürk” yerine “Kök Türk” biçimini tercih ediyor görünmektedir.
Eser “Sekel” adıyla başlamakta olup, Sekellerin etnik kimliği hususunda özellikle Macar bilim adamlarının ortaya attığı görüşler çerçevesinde yorumlarda bulunulmuş ve ardından Sekelleri oluşturan boylar ile Sekel kültürünün unsurları üzerinde durulmuştur.
Şimdi sırasıyla kitabın konuları üzerinde durmaya çalışalım. Yukarıda da belirtildiği gibi, Sayın İ.Doğan evvela Sekel adından bahsediyor. Sekel etnoniminin ortaya çıkışı hususunda 8-9. asırlara kadar gidilmekle beraber, sanki onların oluşumu Avrupa kıtasıyla sınırlanmaktadır. Batı vesikalarına dayalı Sekel tarihi belki Avrupa’da başlatılabilir, ancak Doğu kaynakları ve özellikle de Türkler hakkında en eski bilgileri veren Çin yıllıklarına baktığımızda, onları ilk defa Asya’da görüyoruz. Gerçekte Sekeller, Hun birliği içindeki Tölös boylarından ve ünlü Tokuz Oguz kabilelerinden birisidir2. Muhtemelen onlar, Hun göçleri ve akınlarıyla birlikte, Karadeniz’in kuzeyini takip ederek, Doğu Avrupa’ya geldiler. Zaten kendilerini Hun bakiyesi olarak görmeleri de bunu ispatlıyor ki, Sayın Doğan’ın kitabında da bu efsane bulunmaktadır3. Sonra, yine H.N.Orkun ve bazı Macar araştırmacıların eserlerini incelediğimizde Sekeller, Avar ve Peçeneklerle de ilişkilendiriliyor. Bunun da gayet normal olduğunu düşünüyoruz. Sekeller, Attila’nın Hun birliği dağılınca, Orta Avrupa’da meydana çıkar Avar ve Peçenek federasyonlarının içinde kendilerini buldular. Dolayısıyla Sekel kültürünün Avar ve Peçenek kültürüne benzerliği bu yüzdendir.
Sekel kelimesinin manası konusunda, İsmail Doğan çeşitli ilim adamlarının görüşlerine başvurarak; “soylu, asil, sınır muhafızı” demek olduğunu belirtiyorsa da4, biz aynı fikirde değiliz. Sekel adı hususunda biraz daha araştırma yapılmalıdır. Kanaatimizce ismin sonundaki –el eki, Türkçede “ülke, devlet, vatan” manasına gelen kelime olmalıdır, diye de düşünmekteyiz.
Elbette ki biz bu dar incelemede bütün meselelerin çözülmesini de beklemiyoruz. Fakat itiraz ettiğimiz bir nokta daha var. O da; Sayın Doğan Sekel boyları arasında geçen Kürt aşiretini, Anadolu ve İran’da yaşayan kabileyle birleştiriyor ki, yıllardan beridir aynı hatalar tekrarlanmaktadır. Söz konusu Sekel Türklerinin, biraz evvel bahsettiğimiz ülkelerde yaşayan halkla uzaktan yakından ilgisi yoktur. Bu sadece kelime ve ses benzeşmesinden başka bir şey değildir. Velev ki, bugün Sekelya ve Macaristan’da yaşayan Kürtler ile Orta Doğulu halkın bir benzerliği varsa bile, bu muhtemelen onların batıya sonradan göç etmeleriyle alâkalıdır. Dolayısıyla bunların doğrudan bir Sekel kabilesi olarak sayılması yanlıştır.
Sayın ilim adamı yayından önce herhalde kitabının tashihini kendi yapmamış olmalı ki, pek çok kelime ve cümle hatası mevcuttur. Kitabın 20 ve 34. sayfaları arasında Sekeller arasında yaşayan Türkçe kökenli sözcükler veriliyor ki, bu Türkçemiz açısından oldukça mühimdir. Kitabın en sonunda Sekellere ve kültürlerine dair harika resimler konulmuştur.
DİPNOTLARI
1- S.Gömeç, “Kafkasya’da Göktürk (Runik) İşaretli Yazıtlar”, Bilge, Sayı 26, Ankara 2000.
2- S.Gömeç, Kök Türk Tarihi, 2. baskı, Ankara 1999, s.46
3- Doğan, Atilla’nın Torunları, s.13.
4- Doğan, Atilla’nın Torunları, s.12.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder