25 Şubat 2010 Perşembe

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN (1915-1916-1918) HATIRA DEFTERLERİ

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN
(1915-1916-1918) HATIRA DEFTERLERİ

Tarih bilindiği gibi, yazılı belgelerin incelenmesi ile açıklığa kavuşur. Onun içindir ki, Atatürk Büyük Nutku'nda belgeleri işlemiş, fakat aynı zamanda o, devirlerin sorumlu işlerinin başında olduğu için meseleler ve şahıslar hakkında fikir ve düşüncelerini de bildirmiştir. Bu belge Kurtuluş Savaşı ve Türkiye Cumhuriyeti'nin (1919-1927) yıllarının resmi bir tarihidir ve Türk ulusuna ve dünya kamuoyuna hesap verme niteliğindedir. Diğer söylev ve demeçleri de tarihi belgelerimizdir.
Bu yazımda sözünü edeceğim Atatürk'ün kendi el yazıları ile olan 1915-1916 ve 1918 yıllarına ait hatıra defterleridir. Özellikle okuduğu kitaplardan yazdıkları ilgi çekicidir. Tarihleme sırasına göre birincisi ''Anafartalar Savaşına ait''tir. Yıl 1915.(4)
1- Bu savaşa ait tarihçe diye başlayan yazıda (2 Haziran 1915-8/9 Ağustos 1915) tarihleri arasındaki Anafartalar, Arıburnu Cephesi'ndeki 19. tümenin savunma savaşının açıklanmasıdır. Aynı zamanda kumandanlar arasındaki yazışmalar da yer almaktadır.
Defterlerdeki hatıralara ek olarak aynı konunun devamı başka bir el yazısı ile eklenmiştir. Bu bölüm 10 Aralık 1915 tarihine kadarki olayları içine alır. Bu tarih Mustafa Kemal'in cepheden ayrılmasına rastlar.
Bu yazılı belgeler, Anafartalar Savaşı'nın belirli bir dönemi için kaynak niteliğindedir.
Çanakkale Boğazı'nı 18 Mart 1915'te deniz kuvvetleri ile geçemeyen İtilaf devletleri, Galibolu Yarımadası'nın batısından karaya asker çıkararak hücuma geçmişlerdi. İşte Anafartalar Savaşı'nda, bunun önlenmesi için karşı gelinmiş ve Mustafa Kemal'in kumandasındaki kuvvetlerin başarısı ile bu vatan toprakları işgalden kurtulmuştu. Hatıra yazılarındaki bazı fikirler üzerinde durmak istiyorum. Örneğin, bir savaş durumundan sonra şöyle bir hüküm veriyor Mustafa Kemal:
''Savaşta kuvvetten ziyade, kuvveti amaca uygun sevk ve idare etmenin önemli olduğudur'' diyor.
Atatürk bütün askeri ve siyasi hayatında sorumluluk duygusuna çok önem vermiştir. Bu yazılarında da şöyle bir fikri ileri sürüyor:
''Bazı kumandanlarca sorumluluk yükünü başkalarına yükletmek cihetlerine sapılmaya başlandığı fikrine bile düşüldü. Hakikaten sorumluluk yükü her şeyden, ölümden de ağırdır.''
Tarih için şu cümleleri yazıyor:
''Tarih ne güzel aynadır. İnsanlar, özellikle ahlakta ileri olmayan kavimler, en büyük mukaddesat karşısında bile hasis hissiyata uymaktan nefislerini men edemiyorlar. Tarihin sinesine geçen büyük olaylarda bunlar için de yetkili ve yapıcı olanların tavır ve hareketleri ve yaptıkları işler onların ahlak seciyelerini ne açık gösterir.''
27 Kasım 1915'te Mustafa Kemal Edirne'deki 16. Kolordu Komutanlığı'nda vazifelendirilir.
Ancak, o sırada Doğu Cephesi'nde bir saldırı üzerine Bitlis, Ruslar tarafından işgal edilmiştir.
2- Mustafa Kemal'in günlük hatıra defterlerinden, ikincisi de I. Dünya Savaşı'nda bu Doğu Cehpesi'ne ait olandır. (5)
Kendisi, Edirne'den Doğu Cephesi'ne nakledilen kuvvetlerin başında bulunmuştur. 1916'da (5 Mart 1332) karargâhı ve kurmay heyeti özel bir trenle İstanbul'dan hareket ederek, Pozantı'ya varılmış ve orada ikiye ayrılan heyetin bir kısmı Diyarbakır'a gitmiştir. Bu yola devam ederken Mustafa Kemal, Mardin'de kaldıkları 13/14 Mart 1916 gecesi tuğgeneral rütbesine terfii hakkındaki İstanbul'dan gelen şifreli tebliğ ile general unvanını almıştır.
Bu Doğu Cephesi'nde Ağustos 1916'da Türk kuvvetlerinin taarruza geçmesiyle, Muş geri alınmış ve General Mustafa Kemal'in idaresindeki 16. Kolordu, Doğu Cephesi'ndeki savaşlarda bu başarıyı elde etmiştir.
İşte el yazısı ile olan Hatıra Defterleri bu olayların geçtiği devreye rastlar.
Bu yazılar 7 Kasım 1916 günü başlar ve aynı yılın 24 Aralık gününde biter.
Silvan'dan Bitlis'e gitmek üzere hareket edildiğini yazarken yol boyunca görülen hazin manzarayı acıklı olarak anlatmaktadır.
Açlıktan ölmüş olanlar ve diğer feci manzaralar. Bir taraftan da kıtaların durumu ve bunların denetlenmesi, ordu mensupları ile görüşmelerini yazıyor Atatürk.
Bitlis ve Muş'un geri alınması için nasıl bir stratejik plan hazırlandığı açıklanıyor.
Bu hatıra defterlerinde kendi sıhhatine ait kayıtlar da vardır, örneğin öksürükten sıkıntı çekmesi gibi.
Ancak, ben burada okuduğu kitaplar hakkında yazdıklarını ve bazı sosyal durumlar hakkındaki fikirleri üzerinde duracağım.
19 Kasım 1916 günkü yazısında, sıhhatinin iyi olduğunu ve ordu mensuplarının aylık meselesini ve askeri durumu kaydettikten sonra okuduğu kitap için şöyle yazıyor:
''Alphonse Daudet'nin ''Sapho-Moeurs Parisiennes'' namında canım sıkıldıkça okuduğum romanı bitirdim.''
20 Kasım 1916'da ordunun durumu hakkında rapor yazıyor ve yarın Bitlis'ten ayrılabilirim diyor. Bir cümlesi de aynen şöyle: ''Sıhhatin muhafazası için bilhassa dimağın revnakı için alkol almamak.''
21 Kasım 1916'daki (8 Teşrin-i Sâni 1332) yazısında da şöyle yazıyor:
''Saat 05.00'te kalktım. Hareket münasebetiyle eşyalar toplandı. Yaverin odasında, Bitlis'in bana Pompei harabelerini hatırlattığını ve Ninova harabeleri münasabetiyle tarihten bahsolundu. Abbasi halifelerinin başını yiyen kumandanlar, Haçlı Seferleri münasebetiyle Avrupalıların Doğu medeniyetinden yararlanmaları, Selçuki Türklerin, Osmanlı Türklerinden evvel Bulgaristan'a Varna civarına geçmiş olmaları...
Saat 04.00'te Bitlis'ten hareket.
Yolda gelirken zihnimden geçen şeyler: Yalnız baş ile selam vermek. Kumandanlar kıtalarının ruhi hallerini bizzat içlerine girmek suretiyle anlamalı, bu suretle daha emniyetle emir verilebilir. Üst rütbedekiler emirlerinde olanlarla konuşmalı, serbest söz söylemeye alıştırmalı. Bu tutum faydalı ve gereklidir.
Bazı askeri meseleler (Terbiye-i Ruhiye ve Usul-i Muaşeret-i askeriye) hakkında bir eser yazayım. Bunun için Fransızca bildiğim bir eser var. Onu da evvela okuyayım ve buna ait esaslı soruları bütün subaylara vazife olarak vereyim. Önemli noktalar hakkında bazı büyük kumandanların fikirlerini de isteyeyim.''
22 Kasım 1916 (9 Teşrin-i Sâni 1332 Çarşamba)
Kurmay başkanı ile kadınların örtünmesinin lağvı ve sosyal hayatımızın düzeltilmesi hakkında konuşma: 1) Muktedir ve hayatı bilen anneler yetiştirmek. 2) Kadınlara serbestisini vermek, 3) Kadınlarla beraber olmak, erkeklerin ahlakı, fikirleri, hissiyatı üzerinde etkendir.
Gece saat 12.00'ye kadar sohbet. Resmi selamın merhaba tarzında elin göğse konulması şeklinde. Talimnameden marşı kaldırıp yürü:
Diğer günlerdeki yazılar askeri ve yöresel bilgiler vermektedir.
2 Aralık 1916 Cuma günü notlarında ise şu kitabı okuduğunu kaydediyor: Tarih-i İslamın birinci zeyli ''Allah'ı inkâr mümkün müdür?''(6)
2 Aralık 1916'da aynı eseri okumaya devam ediyor. Bir de iki yetim çocuğa İhsan ve Ömer'e ''Yaşamak Kavgası'' namındaki Mehmet Emin Yurdakul'un şiirlerini ezberletiyor. Günün olayı olarak da şunları kaydediyor: ''Evden çıkmadım. Ordu kumandanına Van hareket müfrezesinin hareket-i atiyesi hakkında bir rapor yazdım...
3 Aralık 1916'da (20 Teşrin-i Sâni 1332 Pazar) ise yine aynı kitabı okuyor ve bitirdiğini kaydederek şu notları yazıyor:
''Bütün filozofların türlü dinlere mensup olanların hepsi ruhun var olduğunu ve olmadığını, ruhun ve cismin bir veya ayrı olup olmadığını, ruhun yaşayıp yaşamadığını inceliyor.
Bunda, ilim ve fenne dayananlar olumlu. İmam Gazali, İbn-i Sina, İbn-i Rüşd gibi İslam bilginlerinin beyanları bayağı telakkiden büsbütün başkadır; yalnız ifadelerinde çok rumuz var. Dindar mütefekkirler kaideleri, ilim ve fenni, felsefeyi, anlayışları, şeriatı tefsir için evirip çevirmeye gayret etmişler.''
Bu kitap incelendiğinde pek çok yabancı kaynaklara da başvurulmuş olduğu görülüyor ve isimler, terimler de Fransızca yazılmıştır.
Diğer günlerde yine nerelere gittiğini ve askeri durumu açıklıyor.
10 Aralık 1916'da yeni okuduğu bir kitaptan bahsediyor: Namık Kemal'in Siyasi Makaleleri. ''İkinci kitabın sonunda idim, bitirdim''. ...Kemal Bey'in Tarih-i Osmani'sine başladım.
Yemekten evvel Emin Bey'in Türkçe şiiriyle Fikret'in Rübab-ı Şikeste'sinden aynı alanda bazı parçalarını okuyarak, bir karşılaştırma yapmak istedim. İkisi de başka güzel. Ancak Türkçe olanda da, diğerlerinde de aynı derecede Arapça, Farsça kelimeler var. Fark, biri parmak hesabı, diğeri değil.
Bundan sonra 23 Aralık 1916'ya kadar olan yazılarda, bölgede gittiği yerleri ve kimlerle görüştüğünü ve savaş durumunu kaydediyor.
Bu Doğu Cephesi hatıra defterleri bize tarih bakımından şu bilgileri vermiş oluyor:
Birincisi bu bölgelerin coğrafi durumu ve yer adlarını belirterek nerelere gittiklerini, sonra askeri durum, işgal edilen yerlerin geri alınması için yapılan plan ve orada bulunan şahısların isimleri yer alıyor.
Fakat ben burada özellikle okuduğu kitapları ve bunlar üzerindeki fikirlerini belirtmek istedim.
Bu kitapları yanında mı götürmüştür? Yoksa orada mı elde etmiştir? Bunlara dair bir bilgimiz yok.
Fakat Atatürk'ün her zaman okumaya meraklı olduğunu ispat eden bir belge niteliğindedir bu hatıra yazıları.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder